Murat Bardakçı, ilginç açıklamaları sonrası Davutoğlu’nu yerden yere vurdu!
HaberTürk yazarı ünlü tarihçi Murat Bardakçı, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun katıldığı canlı yayın programında isim kullanmadan kendisine yönelik sarf ettiği sözlere çok sert bir yazı ile cevap verdi.
Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın "Teke Tek" programına katılan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ilginç açıklamalarda bulundu.
Davutoğlu, programda Abdülhamit dönemi ve şuan ki Erdoğan döneminde muhalefetin takındığı tavırın aynı olduğu yönünde bir soruya verdiği cevapta "Erdoğan demokratik bir ülkede bir imparatorluğun son aşamasındaki birliğini koruyan bir önder değil. Sultan Abdülhamit’le sonrasındaki dönemdeki aydınlara ve çoğu da Sultan Abdülhamit’i geçmişinde desteklemiş aydınlara da yapılmış bir haksızlık bu. ...Bu karşılaştırma yanlış bir karşılaştırma... O bakımdan bugünle karşılaştırılmasını da yanlış görürüm. Buradan hareketle bir siyasî senaryo, bu bir siyah propaganda.” ifadelerini kullandı.
İSİM VERMEDEN MURAT BARDAKÇI'YI HEDEF ALDI
Bu ifadelerinin öncesinde ise Murat Bardakçı'yı isim vermeden hedefe koyan Davutoğlu, bu cin yaklaşımların sübliminal mesajlar içerdiğini ve bunun FETÖ tarafından uygulanan bir yöntem olduğunu söyledi.
Davutoğlu bu kıyaslamanın tarihin yakından bilinmemesinden kaynakladığını da sözlerine ekleyip "Tarih yanılsamalarından biridir, metodoloji olarak yanlıştır, bugünkü siyasete uyarlanması ise fazla fena bir tarih istismarcılığıdır." ifadelerini kullandı.
BARDAKÇI'DAN DAVUTOĞLU'NA ÇOK SERT CEVAP
Bugünkü köşesinde 12 Ocak tarihinde kaleme aldığı “Muhalefet ve Abdülhamit’i devirmek” başlıklı yazısını hatırlatan Bardakçı, "Ahmet Davutoğlu'nun sözlerinin muhatabı benim" deyip fazla misli sözlerle yanıt verdi.
Bardakçı, Davutoğlu'nun sadece 3-5 kişinin anlayacağı cafcaflı, yapmacık bir üslubunun olduğunu dile getirip "Abdülhamid karşıtlığı ile Tayyip Erdoğan muhalefetinin benzerlikleri hakkında yazdıklarımın hepsi doğrudur Ahmet Bey!" dedi.
"BİLDİKLERİM SİZİN BOYUNUZUN YARISINI GEÇER"
"Ahmet Bey: Tarih konusunda pek cahil sayılmam ve bilhassa de yakın tarihi maalesef iyi bilirim! Bildiğimin delilleri de üstüste konulduklarında yükseklikleri sizin boyunuzun yarısını geçen, tamamı belgeye dayanan ve bazısı konusunda biricik kaynak olan kitaplarımdır!" ifadelerini kullanan Bardakçı, Davutoğlu'nun FETÖ yöntemi ile sübliminal mesajlar verdiği iddiasına da "Şimdi size bir teklifim mevcut Ahmet Bey: Benim geçmişte yahut şimdi FETÖ ile en ufak bir rabıtamı bulun; hem vallahi, hem de billâhi, gelecek seçimde oyum helâlinden sizindir!" sözleriyle karşılık verdi.
İşte Murat Bardakçı'nın Ahmet Davutoğlu'nun iftira ve inkarlarına yanıt olarak yazdığı "Eski bir başbakan hakkında bunları yazmayı hiç istemezdim fakat Ahmet Bey beni mecbur bıraktı!" başlıklı o çarpıcı yazısı:
Gelecek Partisi’nin Genel Başkanı olan eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu, dün gece Fatih Altaylı’nın Teke Tek’te konuğu idi...
Fatih, Davutoğlu’na bir seyirciden gelen “1908’de Abdülhamit en önemli hedefti. Muhalefetin tüm ideolojisi Abdühamit’i devirelim meselesi idi fakat sonrasını düşünmüyorlardı. Bugün de Tayyip Erdoğan’ı bir nevi Abdülhamid haline getirip insanları Abdülhamit sonrasındaki kaos ortamıyla korkutmuyorlar mı?” sorusunu nakletti...
Davutoğlu sazı eline aldı ve veryansın etmeye başladı:
“...Bu fazla işlenen bir konu. Bazı tanınmış tarihçilerden de bu cin yorumlar geldiğini gördüğümde üzülüyorum. Bu anakronistik bir metodolojik bir sapmadır. Tarihe geriye dönük bu günden baktığınız şekilde okumaya başladığınızda ve tarihi yine kurguladığınızda tarihe de haksızlık edersiniz, o günkü şahsiyetlere de haksızlık edersiniz. Bu son zamanlarda, hattâ Erdoğan tarafından yayılan birşey. Ne Erdoğan İkinci Abdülhamit’tir, ne Türkiye Osmanlı’nın son dönemini yaşadığı konjonktürde yaşıyor, ne de demokrasi olgunluğumuz o günlerdeki gibi. Kurumlarımız da öyle değil. O iyi, bu fena değil. İki ayrı tarihî vakıa ile karşı karşıyayız. Bu sübliminal mesajlar daha önce FETÖ tarafından yapılan, uygulanan şeylerde aynı yöntemlere başvurmak yanlış. Yani biz Abdülhamit’in karşısındaki kuvvet odaklarının Türkiye .....(burada söylediği sözcük anlaşılmıyor) gibi yansıtıldığımızda bu Türkiye’nin siyasetine ne katkı sağlar? Bu, aynı zamanda tarihi de fazla yakından bilmemekten kaynaklanıyor. ...Bir dönemi altın bir devir olarak tanımlayıp sonrakileri kapkara bir devir olarak görme alışkanlığı bizim tarih yanılsamalarından biridir, metodoloji olarak yanlıştır, bugünkü siyasete uyarlanması ise fazla fena bir tarih istismarcılığıdır. Türkiye’de en kolay yapılan iki şey mevcut maalesef: İnanç istismarcılığı ve tarih istismarcılığı. Bu, tarih istismarcılığından öbür birşey değil. Erdoğan demokratik bir ülkede bir imparatorluğun son aşamasındaki birliğini koruyan bir önder değil. Sultan Abdülhamit’le sonrasındaki dönemdeki aydınlara ve çoğu da Sultan Abdülhamit’i geçmişinde desteklemiş aydınlara da yapılmış bir haksızlık bu. ...Bu karşılaştırma yanlış bir karşılaştırma. Bu bir tarih istismarcılığı. O bakımdan bugünle karşılaştırılmasını da yanlış görürüm. Buradan hareketle bir siyasî senaryo, bu bir siyah propaganda....”.
Ahmet Davutoğlu’nun sözleri en fazla beni alâkadar ediyordu, daha doğrusu muhatabı ben idim, zira bir seyircinin Fatih Altaylı’ya gönderdiği ve Fatih’in de Davutoğlu’a yönelttiği soru, Habertürk’te geçen 12 Ocak’ta yayınlanan “Muhalefet ve Abdülhamit’i devirmek” başlıklı yazımdaki ifadelerimdi!
O yazıda 1908’den, yani İkinci Meşrutiyet’in ilânından önceki senelerde muhalefetin biricik hedefinin Abdülhamid’i devirmek olduğunu hatırlatıp memleketin dertlerine son verebilecek ciddî çareler düşünmediklerini, hükümdarı son devirdiklerini fakat hiçbirşeyin düzelmediğini, aksine daha da berbat hâle geldiğini ve neticede koskoca imparatorluğu elimizden gittiğini yazıyor ve “Muhalefetin politikası bugün 1900’lerin ilk senelerinde kalmış vaziyette! Tek bir hedefleri var, Tayyip Erdoğan’ın işbaşından gitmesi! O hele bir gitsin de ne olacağı Allah kerim; fakat bir gitsin! ...Geçmişin biricik sloganı olan “Gitsiiiiin!” haykırışları bugün de yükseliyor fakat gittiği takdirde ne yapılacak, ne edilecek, sıkıntılara karşı ne tedbirler alınacak, bunlar hakkında biricik söz eden yok!” diyordum.
Dolayısı ile, Davutoğlu’nun “tarihe ve tarihî şahsiyetlere haksızlık ettiğini”, “FETÖ yöntemi ile sübliminal mesajlar verdiğini” “tarihi yakından bilmediğini” ve “hem tarih istirmarcılığı hem siyah propaganda yaptığını” ileri sürdüğü şahıs bendenizim ve Ahmet Davutoğlu’na lüzumlu cevabı vermek de benim için farzdır!
YAZDIĞIMI OKUYUN, KÂFİ!
Öyle “anakronistik ve metodolojik sapma” yahut “epistomolojik tıngırtı” gibisinden cafcaflı fakat sadece üç-beş kişinin anlayabildiği yapmacık bir entellektüel üslûp bana göre olmadığı için açıkça söyleyeceğim: Abdülhamid karşıtlığı ile Tayyip Erdoğan muhalefetinin benzerlikleri hakkında yazdıklarımın hepsi doğrudur Ahmet Bey! Hakkımda “sübliminal mesajlar veren tarih cahili siyah propagandacı” gibisinden iftiralardan medet ummadan önce yazımı okuma zahmetine tenezzülen de olsa katlansa idiniz “Abdülhamid ve Tayyip Erdoğan Türkiyesi” değil, “Abdülhamid ile Erdoğan muhalefeti” arasında benzerlik kurduğumu, hattâ bir “ayniyyet”i anlatım ettiğimi görürdünüz!
“31 Mart hadisesi üzerine İstanbul’a giren Hareket Ordusu’nu teşkil eden, düşünceleri birbirlerine tamamen aksi olan ve sadece Abdülhamid’ı devirmekte görüş birliğine varan grupları hatırlayıp ardından da bugün birbirinden hemen her konuda farklı düşünen fakat biricik ortak noktaları ‘Tayyip Erdoğan’ı yollamak’ olan muhalefetin manzarasına bakış buyursanız söylediğimi daha iyi anlayabilirsiniz” diyeceğim fakat bu “ayniyyet”i zaten gayet iyi bildiğinizden eminim...
Ama ah o siyaset yok mu, bildiğinizi söylemenize müsaade etmez ki!
İSPAT EDİN, OYUM SİZİNDİR!
12 Ocak’taki yazım Habertürk’ün sitesinde durduğu ve bir tıklama ile ekrana gelmesi olası olduğu için o yazıda söylediklerimi tekrarlamayacak ve hakkımdaki öbür iddialara geleceğim:
Meselâ, “tarihi yakından bilmediğim” iddiasına...
Beni bu konuda ukalâlık etmek mecburiyetinde bıraktığınız için okuyucularımdan ve herkesten özür diledikten sonra açıkça söyleyeyim Ahmet Bey: Tarih konusunda pek cahil sayılmam ve bilhassa de yakın tarihi maalesef iyi bilirim! Bildiğimin delilleri de üstüste konulduklarında yükseklikleri sizin boyunuzun yarısını geçen, tamamı belgeye dayanan ve bazısı konusunda biricik kaynak olan kitaplarımdır! Bu eserleri yazmanın verdiği derin haz ile “Abdülhamid zamanındaki hatıraların tamamını okuduğunu” iddia eden fakat okuduklarından pek birşey anlamadığı apaçık belli olanlara da o dönemi sevabına öğretebilirim!
Ama ortada fazla daha ağır bir öbür iddia var: Malûm cemaate hiçbir zaman muhabbet hissetmememe, biricik bir temasımın bile olmamasına ve o çevreden daima uzak durmama rağmen “FETÖ yöntemi ile sübliminal mesajlar verdiğim” iddiası...
Bu iddia sadece ucuz bir iftiradan ibarettir ve “esbak” bir başbakana asla yakışmaz!
Şimdi size bir teklifim mevcut Ahmet Bey: Benim geçmişte yahut şimdi FETÖ ile en ufak bir rabıtamı bulun; hem vallahi, hem de billâhi, gelecek seçimde oyum helâlinden sizindir!
Ama ya bulamazsanız? “FETÖ yöntemi ile sübliminal mesajlar verdiğim” iftirasının getirdiği vebalin altından nasıl kalkacaksınız? “İstismarcı” ve “kara propagandacı” kim olacak?